منتديات تايفون

...يـامــرحـبــا عــداد رمـي الــبلاجــيـك ...
...مــاتـخـطـي الـمـرمـى عـلـى قـد مــرمــاك ...
... الــطــيــب طــيــبــك والــغــلا زرع أيــاديك ...
...عـــون وســنــد مــن يــدورك يــلــقاك...
...عــسـى الــســعادهـ فــي حــيــاتك تــبــاريك ...
... ((وتــســلم ويــســلم كــل مــن كــان شــرواك )) ...

Join the forum, it's quick and easy

منتديات تايفون

...يـامــرحـبــا عــداد رمـي الــبلاجــيـك ...
...مــاتـخـطـي الـمـرمـى عـلـى قـد مــرمــاك ...
... الــطــيــب طــيــبــك والــغــلا زرع أيــاديك ...
...عـــون وســنــد مــن يــدورك يــلــقاك...
...عــسـى الــســعادهـ فــي حــيــاتك تــبــاريك ...
... ((وتــســلم ويــســلم كــل مــن كــان شــرواك )) ...

منتديات تايفون

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

منتديات تايفون


    Sirius, Süleyman Tapınağı ve UFO'lar

    avatar
    اسطنبول
    عضو جديد
    عضو جديد


    الجنس : Female
    عدد المساهمات : 5
    العمر : 34
    عدد النقاط : 13

    Sirius, Süleyman Tapınağı ve UFO'lar Empty Sirius, Süleyman Tapınağı ve UFO'lar

    Post by اسطنبول Thu 22 Apr 2010, 10:37 pm

    sid=45630;channel=53552;w=250;h=250;wmid=21473;domain ="onlinesinemaseyret.com";
    kategori ="16";
    gosterim="TBF";adsrv=1;arkaplan="FFFFFF";
    baslik="FF0000";
    aciklama="FF00FF";
    kenarlik="FF0000";
    jsai="bd799cb926e34469";




    Tapınakçılar gizli örgütü içinde “Shemsu Hor” (Horus’un gözüne tapan kült/grup) diye bilinen bir grup vardı. Shemsu Hor, aslında Mısır’da bulunan eski bir İbrani kültünün adıydı. Bu kültün inancına göre, “Sirius’lular”, İbranileri(1) yaratmış ve eski Mısır kültürünü geliştirmişlerdi.

    Masonlar, tarikatlarının ve medeniyetin kökenleri hakkında çok ilginç bir hikaye anlatırlar. Onların inancına göre, Sümerlilere kadar uzanan mitolojik bir geçmişte, dünyadaki medeniyet, Sirius yıldız sisteminden gelen ilahi ziyaretçilerin balığa benzediği belirtilerek “Oannes” diye adlandırılır.

    Mısır tanrıçası İsis de balık şeklinde bir başlık taşıyordu. Bu yabancı ziyaretçilerin evi, Sirius yıldızı, eski Mısırlılar için çok önemliydi. Bu sebeple hem takvimlerini, hem de tapınaklarının yönünü Sirius’a göre ayarlamışlardı.

    Harry Leblson, “The Search for Ancient Astronauts” (Eski Astronotları Araştırma) adlı kitabında balığa benzer dünya-dışı varlıklardan bahseder.

    Binlerce yıl önce dünyayı ziyaret ederek dünyaya medeniyet getiren dünya-dışı varlıklar, aynı zamanda getirdikleri inşaat ve geometri prensipleri ile Masonluğun kuruluş efsanelerini oluşturmuşlardır.

    İlginçtir ki, 20. yüzyılda da “Oannes” efsanesine inananlar vardı. Afrika’daki “Dogon” kabilesi bununla ilgili ilginç bir gizli kozmolojik tradisyonu halen muhafaza etmektedir. Dogo gelenekteki asırlardan beri ağızdan ağıza nakledilmektedir. Bu gizli gelenek, bundan türeyen bazı dini inançların ve gizli örgütlerini (Illuminati) dogmalarını oluşturmaktadır.

    Dogon mesajları da böyle bir dünya-dışı temasın olduğunu doğrulamaktadır.

    Dogon’lar yalnız Sirius’u değil, küçük uydusu Sirius B’yi de biliyorlardı. Sorun şu ki, Sirius B çıplak gözle görülemiyordu ve ancak 20. yüzyılın güçlü teleskopu sayesinde keşfedilebilmiştir. Dogon’ların bildikleri yalnız Sirius’la sınırlı değildi. Onlar:

    - Bir teleskop olmadan bu gerçeği öğrenme imkanları olmamasına rağmen, Satürn’ü çevresinde bir halka olduğunu biliyorlardı.

    - Güneş sistemimizdeki gezegenleri ve Samanyolu’nu biliyorlardı.

    - Dogon’lar dünyanın uydusu Ay için “Bir ölünün kurumuş kanı kadar kuru ve ölü” diyorlardı.

    - Jüpiter’in dört uydusu olduğunu biliyorlardı.

    - Dünyanın ekseni etrafında döndüğünü biliyorlardı.

    - Sirius B’nin Sirius A etrafındaki yörüngesel periyodunun 50 yıl olduğunu biliyorlardı. Teleskop olmadan böyle bir gerçeği nasıl tespit edebilmişlerdi? Bu bilgileri nereden almışlardı?

    Dogon’lar, bu bilgileri “Nommo” dedikleri ve binlerce yıl önce disk şeklindeki araçlarla Sirius’tan gelen, zeki amfibik yaratıklardan aldıklarını söylüyorlardı. Dogon’lar Nommo’ya “Dünyayı Şekillendirenler” diyorlardı. Bu deyim masonik literatürde “Yapıcılar-İnşaatçılar” kavr***** denk gelmektedir. (Mason kelimesinin “duvarcı” anl***** geldiğini hatırlatmak isterim.)

    Dogon’ların kuzeni olan “Bozo” kabilesi, Sirius’a “Göz Yıldızı” demekteydi ki, bu kavram bize “Üçgen içindeki göz”le sembolize edilen “İsis”i hatırlatmaktadır.

    Sirius’un helezoni yükselişi hem Mısır, hem de Dogon dinsel seremonilerinde çok önemli bir yer tutuyorud .Dogon’lar Sirius’un helezoni yükselişini, merkezinde çiçeğe benzer bir güneş ihtiva eden bir haçla sembolize ederlerdi ki, bu haç “Gül Haçlı”lar ve takipçileri Masonlar ve “Ordo Templi Orientis” (OTO) tarafından da kullanılmaktadır.

    Michael A. Hoffman, “Secret Societies and Psychological Warfare” adlı kitabında, Sirius’un en üst okült çevrelerde “kozmoz”un gizli tanrısı” olarak nitelendirildiğindne bahseder.

    Yazara göre, tamamlanmamış piramidin üzerindeki “her şeyi gören göz”(Bu sembol, bir dolarlık banknot üzerinde rahatlıkla görülebilmektedir.) Sirius’un gözünü ve onun gözetimini sembolize etmekteydi.

    Masonik inançlar üzeirne yapılan bir araştırmada, “kardeşliğin” binlerce yıllık Osiris/İsis/Güneş tanrısı/Ana tanrıça programının güncelleştirilmiş bir versiyonu olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu tip bir tapınç, yazılı tarihinin başlangıcına kadar izlenebilmektedir. Bu mitoloji, eski Mısır rahiplerinin İsis/Osiriss, Güneş/Ay kült’ünde kristalize olmuştur.

    Güneş/Ay programının üstadları (Masonluk bunun gönümüze kadar gelebilmiş önde gelen kolundan biridir.) kendilerine “Illuminati” diyorlardı. “Illuminati-Aydınlanmışlar”, güneş tanrısına tapan üstadlara verilen isimdi.

    İsis/Osiris inancı, ilk çağ gizem dinlerinin ve bundan türeyen Mason ritüellerinin temelini teşkil etmiştir.

    “Işık” sembolizmi, bütün Gizem dinlerini kaplamıştır. Üstadlar “ışığı gördüklerini” ve “gözlerinin açıldığını” söylüyorlardı. Bütün bu ritüeller geceleri mağaralarda yapılıyordu.

    Işık=Aydınlanma=Illuminati.

    Günümüzde Gizem inançlarını devam ettiren Avrupa mezhepleri içinde ne önemlisi, “Priory of Sion” (Siyon Manastırı)dır.

    Gnostik mezheplerden Kathar’lara ait son zamanlarda ele geçen bir belgenin tercümesiyle onların doğrudan bir “İsis” kültü olduğu ortaya çıkarmıştır.

    “Gül-Haçlı”lar ve “Tapınak Şövalyeleri” gibi gizli örgütlerin düşünce yapısını en çok etkileyen Yahudi/Gnostik mistik pratiği olan “Kabala” olmuştur.

    Kabbala’nın Hür-Masonlar üzerinde büyük felsefi etkisi olmuştur. Masonlar 1700’lü yılların ortalarında, Sirius yıldızının önemini belirten pratiklerinin yanı sıra, Güneş tanrısı/Ana tanrıça mitolojisine dönmüşlerdi.

    Masonluk, Gnostik br idin olmanın ötesinde, dünya politikası ve dünya istihbarat örgütlerinin büyük etkisi ile, günümüzdeki en etkili ve her yere ulaşabilen en aktif “Illuminati” cephelerinden biri olmuştur.

    Masonluk gibi gizli örgütlerin tarih boyunca, bugün UFO’lar diye adlandırdığımız, diğer dünyalardan gelen ziyaretçilerle hep bir şekilde bağlantıları olmuştur.

    Tarih boyunca birçok okültist, dünya-dışı ziyaretçilerden kanal bilgisi aldıklarını iddia etmişlerdir. Illuminati mensubu olan Roger Bacon, Jerome Cardan ve ünlü Leonardo de Vinci başka dünyalardan varlıklarla temas kurduklarını iddia etmişlerdi.

    Acaba ortaçağlarda Nommo’lar geri dönmüş olabilirler mi?

    Masonların bizim inanmamızı istedikleri kutsal bir misyonu vardı; Sirius yıldız sisteminden gelen ölümsüz kan bağına dayanan eski bir tradsiyonun planlarının tamamlanabilmesi için (Süleyman Tapınağının yeniden inşası ve “Dünya Kralı”nın taçlandırılması) “TEK DÜNYA HÜKÜMETİ”’nin kurulması gerekiyordu.

    Fransız UFO araştırmacısı Jacques Vallee, Paris’te ilginç bir UFO grubu ile temas kurmuştu. Bu gruba “Melkisedek(2) Tarikatı” deniyordu ve amblemi “David Yıldızı” (6 Köşeli Yıldız) idi. Tarikatın programı “TEK BİR DÜNYA HÜKÜMETİ” kurmayı ve -UFO eğilimli kendi dinleri hariç- dünyadaki bütün dinlerin ortadan kaldırılmasını hedefliyordu.

    Tarikat mistik pratiklerinde –OTO ve Hür-Masonlar gibi diğer okült grupların da kullandığı Yahudi mistik kozmolojisi Kabbala’yı(3) kullanıyordu.

    Vellee, birçok örgütünün Melkisedek cephe örgütü olarak kullanıldığını fark etmişti. Bunlar arasında: “Hıristiyan Özgürlük Cephesi”, Jesus People Europe, Jesus Revolution, “Karizmatik Hıristiyan” Hıristiyan Sosyalist Partisi, Yahudi ve Arap hareketleri vardı.


    Dünya-dışı klonlama kültü; Rael’ciler:

    Vallee’nin araştırdığı diğer bir UFO grubu da Rael kültü idi. Kurucusu Fransız Claude Vorilhon bir gün dağlarda gezinirken, yakınlarında bir UFO görmüştü. UFO’nun üstünde, içinde bir gamalı haç ihtiva eden “DAVİD YILDIZI” amblemi vardı.

    Araçtan inen yaratık onunla konuşmaya ve ona “Rael” diye hitap etmeye başlamıştı. Vroilhon “Elohim” diye adlandırdığı yaratıklar ona bir misyon vermişlerdi.

    Vorilhon’a verilen bilgilere göre, insanlar Elohim tarafından DNA değişiklikleri ve klonlama ile yaratılmışlardı. Rael ismini kullanan, Vorilhon taraftarlarına “YENİ BİR DÜNYA HÜKÜMETİ ve yeni bir para sistemi kurulmalıdır!” diyordu.

    İşte dünyada ilk defa bir bebek klonlandığını bütün dünyaya duyuran bu Raelcil’ler olmuştu.

    Vorilhon, bütün dünyaya verdiği mesajda Allah olmadığını, insanların ancak klonlama yoluyla ölümsüzlüğe ulaşabileceğini söylüyordu(!)

    13 Aralık 1973’de Vorilhon, Fransa’daki Clermont-Ferrand volkanik dağının eteklerinde gezerken, bir UFO’nun yakınlarında bir yere indiğini görmüştü. Donuk gri derili ve büyük siyah badem gözlü humanoid (insanımsı) yaratıklar, onu araçlarına alarak, insanlığa bir mesaj götürmesini istediler. Uzaylılar, ona ilk insanı 25.000 yıl önce klonlama yoluyla yarattıklarını söylediler. Gri’ler kendilerine İncil’deki gibi, “Elohim”ler diyorlardı. Küçük yeşil yaratıkların söylediklerine göre, Vorilhon’un kendisi de bir klondu.

    Vorilhon, misyonunun Allah’ın olmadığını yaymak olduğunu söylüyordu. Uzaylı atalarımızın insanları fiziksel ve cinsel bakımdan özgürleştireceklerini ve insanların ebediyen yaşamasına yardımcı olacaklarını iddia diyordu.

    Uzaylıların ilk ziyaretinden 2 yıl sonra, onlar yeniden geldiler ve Vorlihon’u başak bir gezegene götürdüler. Vorilhon burada Hz. İsa ve Buda ile karılaşmıştı. Vorilhon “Onlar klonlama yoluyla ölümsüzlüğe kavuştular” diyordu.

    Rael’in iddiasına göre, kurucusu olduğu “Clonaid” şirketi, Rael, İskoçya’nın Sunday Herald gazetesi ile yaptığı özel bir röportajda, Eva’nın (Klonlandığı iddia edilen çocuğun ismi) 18 yaşına kadar dış dünya tarafından görülemeyeceğini söylüyordu. Clonaid, çocuğun bir klon olduğuna dair bilimsel delileri ortaya koyacağını iddia ediyordu.

    Rael, klonlama deneylerini savunarak, “Biz barış ve sevgiden yanayız ama bakın Amerika ve İngiltere Irak’ta 100.000 sivili öldürmeye hazırlanıyor. (Bu yazının Irak savaşından önce yayınlandığın dikkat çekmek isterim.) Buna rağmen halk güzel bir küçük kızın klonlanma ile dünyaya gelmesine kızıyor! Diyordu.

    Rael’in 55.000 takipçisi de insanların uzaylılar tarafından laboratuarlarda yaratıldığına inanıyordu. Rael’e göre klonlanmanın son hedefi, insanları ölüm anında klonlayarak, birkaç içinde büyüyen klona o, insanın hafızasını nakletmek olacaktı. İşte bu teknikle ebedi yaşam sağlanabilecekti.

    Rael, Hıristiyanlığa ve özellikle Vatikan’a klonlamaya karşı olduğu için saldırıyordu. “Papa”nın karşı olduğu her şeyi destekliyorum, Katolik Kilisesi insan doğasının en büyük düşmanıdır!” diyordu.

    Vorilhon’un öğretilerini kabul edenler, hem karşı cinsle, hem de aynı cinsle seks yapma özgürlüğüne sahiptiler. Rael’ciler, uzaylılar ve özgür seksin garip bir karışımına inanıyorlardı.

    İşin en ilginç yanı ise, Rael’in uzaylıların dünyaya ineceği yer olan İSRAİL’de bir elçilik açma girişiminde bulunmasıdır.

    29.01.2003 tarihli BBC’nin haberine göre, Clonaid firması temsilcileri, Florida’da bir mahkemede dünyanın ilk klonlanan çocuğunun İSRAİL’de yaşadığını ve dolayısıyla mahkemenin yetki alanı dışında olduğunu iddia etmişlerdi.

    Herhangi bir DNA örneği olmadığı için, birçok bilim adamı klonlanmış bebek hikayesini inandırıcı bulmamaktaydı.

    Okült araştırmacısı James Shelby Downard, “Sorcery, Sex, Assassination, and the Science of Symbolism” (Sihirbazlık, Seks, Suikast ve Sembolizm Bilimi) adlı kitabında CIA’nın üst kademelerinde Sirius’a tapan bir kült olduğunu iddia eder. Bu CIA kültünün ayin yerlerinden biri, Kalifroniya’daki Palomar Gözlemevi’nin teleskop odasıydı. Downard’a göre, burada Sirius -askeri istihbarat kültü teleksopik olarak odaklandığı “Köpek Yıldızı”nın (Sirius) ışığının odaya gelmesi ile- eski Mısırlı rahipler gibi ritüellere başlamaktaydı.

    Amerikan Askeri İstibaratından Albay Michael Aquino (Satanik “Set Tapınağı”nın başı) oküktizmde Set’in Sirius’la eş değer bir tanrı olduğunu söylüyordu.

    Anton La Vey’in (Asıl adı; Anton Lvey) “Şeytan Kilisesi”nin birçok üyesinin askeri çevrelerden geldiği bir sır değildir. Burada yeniden Sirius, okültizm ve askeri istihbaratın acayip birlikteliğini görüyoruz.

    Bazı araştırmacılar UFO’ların ve mürettebatlarının giysileri üstünde, “Üçgen içindeki göz” amblemine dikkat çekmişlerdir. Bazı “Kara Elbiseli Adamlar” da aynı amblemi taşıyorlardı ve “Üçüncü göz halkından” olduklarını söylüyorlardı.

    Son yıllarda Belçika’da çok görülen UFO’lar içinde, her köşesinde bir ışık yanan üçgen şeklindeki uçan araçlar çok gözlenmiştir. Bu belki de 1997’de Phoeinx/ Arizona’da görülen dev gemi ile aynıydı. Medya’da bu “uçan üçgenler” UFO olarak tanımlanmışlardı, ama gerçekte ABD Hava Kuvvetleri tarafından üretilen “çok gizli” bir uçaktı.

    Köpek Yıldızı, Sirius-Işık Lordları-Üçgen İçindeki Göz-Illuminati-Set-Isis-Süleyman Tapınağı, David Yıldızı-Tanrının İsrail’le ahidi-Kabbala ve Föniks, bütün bu semboller dünya kökenlidir.

    Illuminati örgütü (Bunun görünen kolu olan Masonlar) kendi mitolojisinin eski Mısır’a dayandığını iddia eder.

    1800’lerdeki İskoç Riti Masonluğunun başı olan Albert Pike, “Sirius’un parlak ışığı localarımızı aydınlatır” diyordu. Pike’a göre Sirius, üçgen içindeki göz, ana tanrıça İsis ve Pentagram eş anlamlıydı.

    Illuminati ve ilgili örgütlerin (Hür-Masonlar ve Siyon Manastırı) en gizli sırrı, KUDÜS’TEKİ YIKILAN SÜLEYMAN TAPINAĞINI YENİDEN İNŞA ETMEKTİR.

    Sırrın içindeki sır, “Yeni Dünya Düzeni”nin amacında gizlidir. Yani Kral David soyundan gelen bir Mesih-Deccal’ın taç giymesidir.

    Bu aynı zamanda Tapınak Şövalyeleri’nden bugüne, Yeni Dünya Düzeni’nin ve Illuminati’nin değişmeyen planıdır.

    Son yıllardaki en yüksek seviyedeki manipülasyonlar, İncil kehanetlerinin gerçekleştirilmesi, Müslümanların kutsal mekanları olan Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra’nın yıkılarak, Masonların felsefesinin köşe taşı olan Kudüs’deki Süleyman Tapınağı’nın yeniden inşası ve onun tahtına da David soyundan bir “DÜNYA KRALI”nın oturulması yönünde yapılmaktadır.

    Yahudi ve Hıristiyanların “Tapınak Tepesi” adını verdikleri mekviide yer alan bu iki İslam mabedini havaya uçurmak için birçok terörist örgüt (İsrail istihbaratlı ile bağlantılı) teşebbüste bulunmuştur. Böyle bir şey gerçekleştirdiği takdirde, Yahudiler ve Araplar – Museviler-Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasında kutsal bir savaş çıkması kaçınılmazdır.

    Mescid-i Aksa’nın yıkılmasıyla Ortadoğu’da III. Dünya Savaşı’nın çıkması, ne Yahudi fundamentalistlerinin, ne fundalist Hıristiyan mezheplerinin, ne de Masonların pek umurunda değildir.

    İslam mabetlerini havaya uçuracak İsrailli terörist örgütlere, ABD’deki Hıristiyan örgütlerden milyonlarca dolar yardım akmaktadır. Yahudi ve Hıristiyan inançlarına göre, Süleyman Tapınağı’nın yeniden inşası, Mesih-Deccal’ın gelişini hızlandıracağı gibi, Hz. İsa’nın ikinci gelişine de neden olacaktır.


    (1) Fransız okült araştırmacısı Gerard de Sede, “La race fabuleuse” adlı kitabında (Tapınakçılar tarikatının kurucusu olan) “Priorei de Sion” (Siyon Manastırı) tarikatının kurucularının kökenlerinin Merovenj krallarına kadar dayandığını iddia etmektedir. Sede’nin sözünü etmediği –Vatikanın şüpheli gördüğü- 2. bir grup, Merovenj soyundan gelenleri bin yıl boyunca öldürmüşlerdi. En son öldürdükleri Merovenj kralı Dagobert II idi. (23 Aralık 689’da öldürülmüştür.) Bu ilginç efsane sonunda, Sede, Merovenjler’in ve “Priorei de Sion” tarikatının sırrını çözdüğünü iddia etmişti. Buna göre, İsviçre, Merovenj hanedanı, eski İsrail kabilelerinden Benjamin ile Sirius’lu dünya dışı varlıkların karışımından doğan insan-üstü yaratıklardı. İsviçreli gazeteci Mattieu Paoli’ye göre, İsviçre’deki “Priorei de Sion” propagandası, Alpina Büyük Locası –ki bütün büyük İsviçre bankalarını kontrol ediyordu- tarafından yapılıyordu. İddialara göre, “Pirorei de Sion” İsrail’e ait kutsal bir hazine saklıyordu. Bu maddi değil, manevi bir hazineydi ve uygun bir zamanda İsrail’e geri verilecekti. (Kaynak: Otto Rudolf Braun, “Hinter den Kulissen de III. Reiches”, Raymond Martin Verlag, 1987)
    (2) Melkisedek (ya da doğru biçimde Melki-Sedek) ismi, Yahudi-Hıristiyan tadisyonunda “Dünyanın Kralı”nın bizzat kendi fonksiyonunun gayet açıkça atlına gizlenmiş olduğu isimdir. Melki-Sedek aynı zmaanda hem kral, hem de rapitir, adı “Adalet Kralı” anl***** gelmektedir ve o, aynı zmaanda Salem, yani “Barış”ın kralıdır. Tevrat’ta “Salem kralı Melksiedek” diye geçer. Şunu da belirtmek gerekir ki Salem sözcüğü, genel kanatın tam tersine gerçekte asla bir şehrin adı olmamıştır; ancak şayet Melki-Sedek’in oturduğu yerin sembolik ismi olarak ele alınırsa, bu durumda “AGARTA” terimi ile eşdeğerde görülebilir. Tapınak Süleyman (Salamon) tarafından inşa ettirilmişti ve bu isim de (Süleyman-Şlomoh) Salem’den türemiştir ve “Barışsever” anlamındadır.
    (3) Kabala hakkında yazan yazarların birçoğu Yahudi olmayan insanlara Kabbala’da layık görülen statü hakkında hiçbir şey söylememektedir. Bu yazarların en etkililerinden biri olan Gershon Scholem, yanlış biçimde, Kabbala’nın tüm insanlığı kuruluşa götürecek temel bir yol olduğunu ima etmek için “insan”, “insanoğlu” ve “evrensel” gibi kelimeleri kullanma sahtekarlığında bulunmuştu. Oysa gerçek olan, Kabala metinlerinin sadece Yahudilerin kurtuluşu üzerinde durduğudur. İbranice kaleme aldığı yazılarla Kabala konusunda uzman olan Yesaiah Tishbi, oldukça akademik nitelikli çalışması, “Lurianic Kabbala’da Şeytan Teorisi ve Şer Alanı” (1942) adlı kitapta şunları söylüyordu: “Beklentiler ve kurtuluş planlarının sadece Yahudiler için hazırlandığı gayet açık. Tishbi, Rabbi Luria’nın en yetkin yorumcularından biri olan ve bunları “Kutsallığın Kapıları” adı eserinde toplamış olan Rabbi Hayim Vital’den alıntılar yapmakta ve Yahudi olmayan insanların şeytani ruhlar olduğunu yönündeki Lurianic doktrine vurgu yapan yazılarından örnekler vermektedir. Kabbala’ya göre Yahudi olmayan kişilerde cisimleşmiş olan Şeytanın rolü konusu, ya küçümsenmiş ya da hiç değinilmemiştir. (Kaynak: Israel Shakak&Norton Mezvinsky, “İsrailde Yahudi Fundamentalizmi”, Anka Yayınları, 2002)

    • Jim Keith, “Saucers of the Illuminati” IllumiNet Pres, 1999
    • 2002 World Net Daily. Com (29/12/2002)
    • Prisonplanet. Com. News Alert (“Cloned baby said to be in Israel”)(29/01/2003)
    • Turgut GÜRSAN, Yeraltındaki Gizli Dünyalar s. 205- 214

      Current date/time is Mon 20 May 2024, 1:22 pm